10 Şubat 2015 Salı

Tek bilgi...



Tek bilgi ve "güç", ne yapmayacağının bilgisidir ve
bilgi, yalın çözümlerde, işleyişlerdedir.
( Kontrol edilemeyen güç, güç değildir! )
( Dünyanın en iyi arabası, şu/bu marka değil freni en iyi çalışandır! )

Yaşam da, insan da ne yapmayacakların üzerin(d)e(n) kurulur, 

yönetilir ve yürütülür.

Kişisel yönetim ve yaşam/a "oyununun" sürdürülmesi de, 

"0-1 / YA, YA DA" "kuralı/mantığı" üzerin(d)e(n) DEĞİL

"HEM, HEM DE; NE, NE DE" kuralı/mantığı, 

yaşayışı ve işleyişi ile gerçekleştiril(ebil)ir.



30 Ocak 2015 Cuma

ÂN'I, FARKINDALIKLI YAŞA!



"Ân'ı yaşamak" ya da "An'da yaşamak" deyimleri,
eksik ya da yanlış kullanılmakta, algılanmaktadır maalesef.


"Ân'ı, yaşamak" sözü, "anlık düşünmek, hareket etmek, günlük öteki işleri/durumları gözardı etmek, kenara koymak, askıya almak" ya da "keyfî, ben merkezci hareket etmek" olarak DEĞİL yaşamın, olay/olguların, çevrenin, kendinin/zihnin her durum ve sürecinde, farkındalıklı ve nitelikli yaşama çabası -iddiasında değil!- içinde olunması gerektiği, gerekenin, gerektiği koşullarda ve zamanda yerine getirilmesi gerektiği anlamına gelir. Ancak, bu şekilde, farkındalıklı düşünülür, eylemsel yaşanırsa, yaşamın içinde olunacağı, sorumluluk alarak, felsefî anlayış, bilimsel tutum ve sanatsal duyarlılık ile sağlanabilir.

"Ân'ı yaşamak", gün boyunca yaptığın/yaşadığın şekilde, An'ı(nı) da farkındalıklı, verimli yaşamaya işaret etmek, dikkat çekmek üzere kullanılır/kullanılmalıdır. Bu algı ve yorumla, hem gün içinde yapılan/yaşanılan işlerdeki zorunlulukları/gereksinimleri yerine getirir gibi, An'ı da aynı zorunluluklar oranında yaşamayı, hem de An'ın yoğunluğundaki bilinci/ni, gün içindeki işlerde de devrede tutarak, verimli bir tam gün geçirmeyi anımsa(t)maya yöneliktir.

"An'da yaşamak" da aynı şekilde, günlük işlerdeki çokluk ve verimlilik gibi An'da da zamanı verimli kılacak, farkındalıklı bir tutum içinde yaşamayı anımsa(t)maya yöneliktir.

Yani...

"AN'I YAŞAMAK" değil AN'I, FARKINDALIKLI YAŞAMAK;

"AN'DA YAŞAMAK" değil AN'DA, VERİMLİ/ÜRETKEN YAŞAMAK'tır!





22 Ocak 2015 Perşembe

Yeğleyerek...



Yaşam, her AN, Tercih'lerimiz üzerinden devam etmektedir.
Sadece (in)sana ve beyninin gelişmişliğine özgü bu olanağı gözardı ettiğin oranda, kendinden de, insanlıktan da, yaşamın tüm gerçekliklerinden de uzaklaşmış olursun.
Bunu sağlayacak en önemli bilgin/yetin/donanımın ise
İHTİYAR'ındır![YAPMAMA bilgisi/isteği]
( "İRADE"n[yapma isteği] değil/yerine!!! )

Bir şey ki, yapmasan da olur. YAPMA!
Bir şey ki, söylemesen de olur. SÖYLEME!

[Yapacağın/söyleyeceğin şeyi, sadece saniyenin binde birinde düşünebilirsen,
yapmaman ve söylememen gerekenin bilgisine sahip olursun ve
yapmama bilgin ve tercihin devrede olacaktır.]
İnsan, iki dudağının arasında ve tercihlerinde var olur...
İkinci "sihirli" sözcük olan LÜTFEN'den önceki
birinci sözcük olan
YEĞLEME / TERCİH
sözcüğünü kullandığın oranda farkındalığın devrede olacaktır. 

Yaşamın tüm ayrıntılarında ve AN'larında, 
kendini gerçekleştirebilmenin hazzını duyacaksındır.

- YAPMAMAYI
- SÖYLEMEMEYİ
- YEMEMEYİ/İÇMEMEYİ

YEĞLİYORUM / TERCİH EDİYORUM!!!







12 Ocak 2015 Pazartesi

Yorgunluk hissi...


["Gerekli"/gereksiz] Tüm [olağan/yoğun/fazla] şekerli ürünler, [tatlılar ve hatta çoğu şekerli meyve], 
insülin direnç eşiğinin yükselmesine ve hızlı iniş çıkışlar nedeniyle [daha fazla/hızlı yeme isteği, 
yorgunluk ve dinlenme gereksinimi] kısır döngüsüne sokan bir süreci tetiklemektedir. 

Dolayısıyla, doğada pek yeri ve yararı olmayan tatlıya (ve "tutkusu"na), 
ihtiyârımızla[Hayır! diyebilme bilgi ve becerimizle] karşı/uzak durmamızı sağlamak ve sürdürmek durumundayızdır!

Her zaman için anımsanmalı ki...
Yediğimizden "kâr", yemediğimizden YARAR elde ederiz!




KEYİF yerine ZEVK...


Keyif, gövdeseldir. YERİNE
Zevk, zihinseldir.


Keyif, maddîdir. YERİNE
Zevk, manevîdir.


Keyif, geçicidir. YERİNE
Zevk, kalıcıdır.


Keyif, yatarak/yatmaktandır. YERİNE 
Zevk, hareketledir/harekettendir.

Keyif, bir şey yapmadan "yaşadığın"[ı zannettiğin]dir. YERİNE 
Zevk, bir şey/ler yaparak elde ettiğindir.

Keyif, başta istek, sonrasında bıkkınlık verir. YERİNE
Zevk, başta isteksizlik, sonrasında şevk verir.

Keyif, yaşandığı oranda pişmanlığa götürür. YERİNE 
Zevk, yaşandığı oranda sevinç/neşe verir. 

Keyif, eşekte de vardır. YERİNE
Zevk, insanladır, insandadır.

Keyif, "kâr"ı"n"dır. YERİNE
Zevk, (hem kendinin, hem de herkesin) YARARın(a)dır (ve ortaktır).
[ Yaptığın/yediğin/içtiğin "kâr", y
apmadığın/yemediğin/içtiğin YARAR! ]


Sürekli erişim için doğrudan bağlantı ve paylaşım adresi...
www.FaRkLaR.net/sozluk/fark/6532 ]




İkisi de ıstırabın eseridir.

İki ıstırap verici durum arasındaki bir aralıklardır.


Istırap akışı içinde yalnızca bir kesintilerdir.


Utanç verici bir keyfin, keyfi geçer, utancı kalır.


Keyifteki mikdar arttıkça eleme dönüşür.


Ancak çalıştıktan ya da bir şeyler yaptıktan sonra, kısa süreli ve hak edilen "keyfin" tadı olur.


Kişi, kendini ya da başkalarını utandırabilecek ucuz keyiflere, ne şimdi, ne de sonra kapılmamalıdır.


Zevk, susabilmeyi (sükût etmeyi) öğrendikten sonra başlar.
[ www.FaRkLaR.net/SUS ]






Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA!

Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME!



Bir şey ki, yemesen de olur, YEME!

Bir şey ki, içmesen de olur, İÇME!

[tüm abur-cuburlar, et ve tüm hayvansal "ürünler",
kahve ve de özellikle
sigara!])

---------------

(Yaptığımız, "kâr"; yapmadığımız, yarar!)

(Yediğimiz, "kâr"; yemediğimiz, yarar!)

(Aldığımız, "kâr"; verdiğimiz, yarar!)